Misi – İstanbul’un Sessiz ve Sezgisel Kedisi

Misi, İstanbul Hikayeleri sitesinin sokakları mesken tutmuş melankolik kedisidir. Şehirdeki yaşamı anıtların gölgesinden izler; insanların gelip geçerken neler hissettiğini sezgileriyle kavrar.

Misi bir hikâye anlatırken ne Alek gibi bilge, ne de Rubi gibi alaycıdır. O bir kedi olarak kediliğini yapar; hikâyenin bir köşesine kıvrılıp sadece canı neyi isterse onu anlatır.

Ama Misi’nin anlatılarında, insan ruhuna en çok dokunan incelikleri bulmak mümkündür. Çünkü Alek olaylara yukarıdan bakar, Rubi olup bitenleri mizahla süsler, ama Misi insanların duygularını hisseder ve onlarla sessiz bir iletişim kurar.

İstanbul ile ilgili fabl anlatıları oluşturmak istediğimde bir martı, bir kedi ve bir fare seçmemin nedeni, bu hayvanların dünya edebiyatındaki yerleri kadar, İstanbul’da bir insanın fark edemeyeceği ayrıntıları görebilme yetileriydi.

Şimdi dilerseniz Kedi Misi’yi bir de kendi şiirsel anlatımından dinleyelim. Kendimizi onun duygusal ve melankolik bakışına bırakalım. Ne dersiniz?

Kedi Misi Kimdir?

İstabul Hikayeleri sitesinin Fabl kahramanı Kedi Misi kimdir?

Ben Misi. İstanbul’un eski sokaklarında, zamanla tozlanmış kaldırımlarında dolaşan siyah-beyaz bir kediyim. Ama beni sıradan bir sokak kedisi sanmayın. Ben, gölgelerin içinde yaşayan, duvarlardaki çatlaklarda saklanan hikâyelerin peşinden giden bir masal karakteriyim. İstanbul’un nabzını ayaklarımın altındaki taşlardan duyarım.

Bu şehirde ne zaman sabah olsa, ilk ışıklar binaların yüzlerine vurduğunda, ben oradayım. Sessizce yürüyorum. Arnavut kaldırımlarının soğukluğunda, eski bir şiirin mısraları gibi akar adımlarım. Her sokağın bir ruhu, her duvarın bir geçmişi vardır. İnsanların görmeden geçtiği ayrıntılarla yaşarım ben. O yüzden anlatacaklarım, duyulmamış masallardan, gözden kaçmış anılardan oluşur.

Benim İstanbul’um, çatıların kenarında sabah güneşiyle uyanan bir kuşla, gece yarısı fenerinin altında el ele yürüyen âşıkların sessizliğinde saklıdır. Ben sizlere bu sitenin hikâyelerinde şehrin içsel sesini taşıyacağım. Bir duvarın sıvasında kalmış bir çocuk çizimi, eski bir pencerenin aralığından gelen kurumuş çiçek kokusu… İşte ben bunları anlatırım.

Bu şehirde Alek gökyüzünden bakar, Rubi duvarların içini dinler. Ben ise yeryüzünde gezinirim, tam ortada. Bazen geçmişle şimdi arasındaki çizgide bir denge kurarım. Ne çok yüksekteyim, ne çok derinde. O yüzden Misi’nin gözünden İstanbul, hem tanıdık hem bir o kadar yabancı gelir insana.

Eğer bir gün yolda yürürken bir kedi göz göze gelip size usulca baktıysa, belki de o bendim. Belki de geçmişin gölgesi o an üzerinize düşmüştü.

Son Söz

Kedi Misi’nin anlatım tarzını deneyimlemek isterseniz, Sultanahmet Meydanı’ndaki Mısır Dikilitaşı adlı yazımızı okuyabilirsiniz. Bu yazının ortasında Misi, Roma imparatorunun emriyle Mısır‘dan getirilip, Konstantinopolis’e (eski İstanbul) dikilen bir anıtı anlatıyor.